Her perşembe günü yapılan grup toplantılarının bir özeti niteliğindeki raporlar bu sayfada yer alıyor. Raporlar, konuşulan konuları ve varılan kanıları toparladığından genel bir dil kullanılmakta.

15 Mart 2007 Perşembe

Rapor 04 - Tanzimat/Meşrutiyet

Bu toplantımızda, bir hafta öncesinde kararlaştırdığımız sunumları gerçekleştirdik. Tanzimat Fermanı'ndan Meşrutiyet'e kadarki dönemi kapsayan bu sunumlarda söz edilen önemli tarihi noktaları sıralarken, bir yandan da konular geçtikçe ortaya çıkan soru ve fikir alışverişlerimiz şöyle:

· Dini kesimler, bir süre kendi problemlerini kendileri arasında hallediyor. Öyleyse batı devletleri onlar için neden özgürlük istiyor? Çünkü gayrimüslimler her zaman daha fazla vergi ödemek zorundalar. Devlette görev alamıyorlar. Müslümanlarla bir anlaşmazlık olduğu zaman, haklarını eşit şekilde arayamıyorlar, alınan kararlar genelde aleyhlerinde oluyor. Bu kararlara itiraz etme şansları yok. Batılı devletlerin onların durumu için gösterdiği hassasiyeti, emperyalist amaçlarla açıklamak yeterli değil. Bu zaten o zaman geçerli olan doğal politik ortam. Konuyu ekonomik nedenlerle açıklamak daha makul. Azınlıklar genelde bankacılık ve sarraflıktan elde ettikleri birikimlerini herhangi bir korunma garantisi yok. Her an ellerinden alınabilir korkusuyla yaşıyorlar. Bu nedenle yurtdışında gelecek bir kollama, korumayı onlar da istiyorlar.

· Tanzimat Fermanı, farklı olsa bile eşit haklara sahip dini kimlikler söylemini öne çıkardığı için “millet” kavramının ağırlığı azalıyor.

· Tanzimat Fermanı’nı hazırlayanların genelde İngiliz ve Fransız bürokratlar olduğu söylenir. Ancak İlber Ortaylı ve diğer benzeri tarihçiler bu söylemin bir dayatma olduğunu, fermanın ilanında, zaten uzun zamandır Batı’ya dönük Osmanlı aydınlarının payı olduğunu savunur. Batılıların etkisi daha çok Islahat Fermanı’nda (1856) hissedilir. (Bu olayı hazırlayanlardan biri de Mustafa Reşit Paşa’dır) Bundan sonradır ki azınlıklar laikleşir ve haklarının farkına varırlar.

· İmparatorluğun maddi durumu sıkıştıkça gayrimüslimlerden alınan vergi miktarı artıyor.1873-1878 yılları arasında Abdülaziz, balkanlardaki azınlıklara yine böyle bir vergi uygulaması başlatmış. Bulgarlar, Sırplar buna isyan ettiklerinde ise bu isyan 12-15.000 kişinin öldürülmesi ile bastırılmış.

· Daha sonra Aziz’in yerine gelen V. Murat’ın (burada Namık Kemal ve Ziya Bey’in etkisi var) da akıl sağlığı pek iyi sayılmaz. O da indirilip, Abdülhamit geliyor. Ruslar ile yapılan ve kaybedilen savaştan sonra (Ayestefanos Antlaşması) Osmanlı fazlasıyla toprak kaybediyor. Meclis’i Umumi’yi kapatıyor. 1876 yılında kabul edilen Kanun-i Esasi’yi yok sayıyor. Abdülhamit 30 yıl boyunca başta kalıyor. Bu dönemde azınlıkları kanlı şekilde bastırıyor. Onun zamanında basına ciddi bir sansür uygulanıyor. Yine Abdülhamit Dönemi, okur yazarlık açısından, çıkan dergi ve gazeteler açısından (her zaman uzun ömürlü olmasa da) oldukça hareketli ve canlı bir dönem. Baskıya karşı böyle bir hareket çelişkili görünse de durum böyle. Peki bunun nedenleri ne olabilir?

· Abdülhamit ayrıca hilafeti, iktidarı elinde tutmak için kullanıyor. Bu unvanın faydalarından politik anlamda elinden geldiğince yararlanıyor. Tabi o sırada hilafet içi çok önceden boşaltılmış bir unvan. Kim ne kadar takıyor bilinmez.

Peki bir soru: Azınlıklar neden imparatorluğun kalmasını ama daha iyi hale getirilmesini istiyorlar? Neden kendilerine ait devletlerini kurmaya yeltenmiyorlar. Serde Ulus-devlet modeli de var. Neyi bekliyorlar?

Hiç yorum yok: