Her perşembe günü yapılan grup toplantılarının bir özeti niteliğindeki raporlar bu sayfada yer alıyor. Raporlar, konuşulan konuları ve varılan kanıları toparladığından genel bir dil kullanılmakta.

2 Ağustos 2007 Perşembe

Rapor 19 - Tespih Taneleri

İki haftadır okunmakta olan Mıgırdiç Margosyan'ın Tespih Taneleri adlı kitabı üzerinde fikir alışverişinde bulunuldu. Paylaşılan görüşler şöyleydi:

  • Kitap, 1940'larda Türkiye'nin doğusunda yaşayan Ermeni halkın yaşam tarzını, gündelik hayatını yansıtması bakımında oldukça önemli. Ermenilerin, onları Müslümanlardan ve Musevilerden ayıran bir dinleri olsa bile, yaşam şekillerinin, alışkanlıklarının çok da farklı olmadığını gördük. Yedikleri içtikleri, işleri güçleri birbirine yakındı. Orada geçerli değer yargılarının, çocuk gözünde henüz katılaşmamış, köşeleşmemiş olmasının da belki bunda payı vardır (Burada Kürt-Ermenilerin varlığı, dil ve din farklılıkları üzerinde durduk. Bu sınırların ve tanımlamaların daha çok politik olduğu, o coğrafyada bulunanların içiçe geçtiğini konuştuk). Kitapta bu halkların aralarındaki güncel bir düşmanlıktan bahsedilmiyordu.
  • Birbirine benzeyen bu "farklılıkların", Mıgırdiç için, asıl İstanbul'daki yetimhaneye gelince "yabancılığa" dönüştüğü üzerinde birleştik. Burada o ve arkadaşlarına "Kürtler" diye seslenen yetimhane çocukları dikkat çekiciydi.
  • Tehcir Dönemi (kafle: kafile) Mıgırdiç'in babasının varlığında ara ara karşımıza çıkıyordu. Çocukluğunda yollara düşen babası sanki her şeyin değerini iyi biliyor, ciddiye alıyordu. Cemaatine, elindekilere özellikle yaşama büyük önem veriyordu. Kitaptaki detayların ve betimlemelerin çokluğu sanki içten gelen bu acıdan beslenir gibiydi. Olur da yeniden kaybedilir diye sıkı sıkıya tutunma ihtiyacı vardı.
  • Ufak çaplı bir Tehcir'i de Mıgırdiç'in İstanbul'a gelirken yaşadığını konuştuk. Detaylara tutunma böylece oluşmuş ya da bayağı işe yaramıştı.
  • Bu noktada Yoldaş Pançuni ile farkları, belki Tespih Taneleri'nin geçmişi arıyor, diğerinin günceli sorguluyor olması olabilir.
  • Mıgırdiç'in babasının oğlunun ana dilinde eğitim görmesindeki ısrarı üzerinde konuştuk. Ermeniler, devletin Türkçe konuşturma politikalarına rağmen, anadillerini terk etmemişlerdi ve etmiyorlardı. Musevilerin, bu konuya Ermeniler kadar önem vermediklerine de ayrıca değindik.
  • Anlatımın önemli özelliklerinden biri olan yerel dil kullanımını benimseyenler olduğu gibi eleştirenler de oldu. Ancak genel kanımız, yazarın bu seçiminin, Doğu'da geçirdiği çocukluk günlerini bize daha iyi duyumsattığı ve aktardığı atmosfere girmemizde faydalı olduğu yönündeydi. Böylece oradaki şive konusunda fikir sahibi olduk.
  • Metnin kurgusunda, bugünü aktarırken geçmişe dönüşlerin, edebi açıdan pek başarılı şekilde uygulanmadığı yönünde eleştiriler geldi. Ancak bu, herkes tarafından paylaşılan bir kanı değildi.
  • Sürekli soru cümleleri ile ilerleyen anlatım, kitabın içindeki onay bekleyen çocuk hissini kuvvetlendirmişti. Kimimizce bunun nedeni, azınlık olmaktan ileri gelen güvensizlik, çekingenlik ve tedbirli olma arayışından; kimimiz içinse Mıgırdiç'in ailesinden uzak bir başına İstanbul'a gitmesinden kaynaklanıyordu.

Hiç yorum yok: