Her perşembe günü yapılan grup toplantılarının bir özeti niteliğindeki raporlar bu sayfada yer alıyor. Raporlar, konuşulan konuları ve varılan kanıları toparladığından genel bir dil kullanılmakta.

4 Ekim 2007 Perşembe

Rapor - İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu

Bu haftaki toplantıda ilk bir saat Taner Akçam’ın İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu adlı kitabı üzerine konuştuk ve daha sonra bu yıl onuncusu gerçekleştirilen 1001 Belgesel Film Festivali kapsamında gösterilen, yönetmenliğini Bahriye Kabadayı’nın yaptığı Devrimci Gençlik Köprüsü belgeselini izledik.
Kitap üzerine konuşulanlar şöyle özetlenebilir:
— Fethiye Çetin’nin Anneannem kitabına atıfta bulunularak, resmi tarihin Osmanlı’da herkesin barış içinde yaşadığı söyleminin aslında doğru olmadığının tekrar farkına vardık. Söz konusu kitapta,1915 öncesinde bir Ermeni köyünün aniden basılarak erkeklerin askerlerce götürülmesi üzerine, daha önce benzer durumlar yaşayan bir anne kızlarına en çirkin giysilerini giymelerini ve saçlarını kesmelerini telkin eder. Annesini dinlemeyen kızlardan biri, köyü basan bir takım adamlar tarafından kaçırılır.( Fethiye Çetin, Anneannem. İstanbul: Metis,2004, s.44.)

— Akçam’ın kitabında olayları anlatırken, yaşananların sebeplerini psikolojik temelde anlattığına dikkat çekildi. Buna Türk Milliyetçiliğinin saldırganlığının tarih boyunca Türk kimliğinin aşağılanmasından kaynaklandığı örneği verildi. Bu üsluba yönelik bir eleştiri, bunun yaşananları haklı göstermeye, kabullenmeye yol açabileceği tehlikesi yaratabileceği yönündeydi. Öte yandan Akçam’ın yönteminin diyalog sağlayacağı ve bundan dolayı olumlu bir yol izlediği fikri de dile getirildi. Çünkü sert ve direkt bir dilin, zaten tabu olan mesele üzerinde konuşmayı zorlaştıracağı, sert tepki alacağı tehlikesi mevcuttur.
— Kitabın dilindeki titizlik, kesin yargılardan kaçınma ve sürekli anlamaya çalışarak olayların anlatılması, herkesin üzerinde hem fikir olduğu, takdir kazanan bir noktaydı.
— Toplantıda konuşulan bir başka konu ise toplumun hafızası üzerineydi. Toplumun yaşanan acı deneyimlerden ders çıkarmadığı ve çabuk unuttuğu üzerine konuştuk. Nitekim Taner Akçam da Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu adlı kitabında bu konuya değinmekte ve bunu Toplumsal Hastalığımız: Unutkanlık olarak ele almakta ve şöyle devam etmekte: “Cumhuriyet yöneticileri İslam’ın Osmanlı Tarihi boyunca Türk olanı unutturduğundan dolayı, kendilerine Türk olan yeni bir tarih aradılar. Türklüğü unutturan, hatta aşağılayan Osmanlıları, koca 600 yılı atlayarak, Osmanlı öncesi döneme başvurmak zorunda kaldılar.1928 Harf “devrimi”yle de daha sonraki kuşakların 1928 öncesiyle bağı kesildi.” ( Taner Akçam, Türk Ulusak Kimliği ve Ermeni Sorunu. İstanbul: İletişim Yayınları,1995,s.146–147.)
— Konuya bir örnek olarak Mehmed Uzun’un kitabının kahramanın 40 yıl boyunca silahsız, kansız “çözüm”lerin kötü sonuçlarından bihaber olması ve 40 yıl sonra başka bir yolun mümkün olabileceği üzerine düşünmesi verildi. (Mehmed Uzun, Ask gibi Aydınlık Ölüm gibi Karanlık, İstanbul: İthaki Yayınları, 2006) Ayrıca, genel olarak Kürt ve Ermeni meselelerinde de geçmişteki yöntemlerin olumsuz etkilerinden ders çıkarılamadığı örnekleri üzerinde durduk.
— Çözüm” üzerine konuştuk.”Çözüm”ün farklı kesimler için farklı anlamlar taşıyabileceği konuşuldu. Şimdiye kadarki yöntemlerin sorunları çözmekten çok yeni sorunlar yarattığı aşikar olduğu halde, neden hala aynı hataların devam ettiğinin anlaşılamadığı fikri dile getirildi. Belki de meselelerin çözümü için ağırlıklı olarak şiddete başvurmanın sebebinin, karşılıklı nefretlerin nesilden nesile aktarmaktan kaynaklanıyor olabileceği konuşuldu.
— Toplantıda kötümser bakış açılarından farklı olarak, iyimser fikirler de dile getirildi. Azınlık olarak kendimizi her zaman mağdur olarak görmememiz gerektiği, umudumuzu korumamız gerektiği fikri dile getirildi.
— Nitekim toplantıdan sonra Devrimci Gençlik Köprüsü belgeseli izlendikten sonra bu fikir iyimser olanlar tarafından pekiştirilirdi. 1969 yılında eğer gerçekten istenirse hayallerin gerçekleştirilebileceğine inanan bir grup genç tarafından Hakkari’de inşa edilen Devrimi Gençlik Köprüsü’nün, daha sonra1999 yılında kimliği belirsiz kişilerce bombalanmasına rağmen, hafızalardaki yerini koruması hayata kötümser bakanlar için umut oldu.

Hiç yorum yok: