Her perşembe günü yapılan grup toplantılarının bir özeti niteliğindeki raporlar bu sayfada yer alıyor. Raporlar, konuşulan konuları ve varılan kanıları toparladığından genel bir dil kullanılmakta.

28 Şubat 2008 Perşembe

Rapor-Kürt Ulusal Hareketi

KÜRT ULUSAL HAREKETİ
CHRIS KUTSCHERA

Kürt feodalitesinin altın çağının 1500-1900 yılları arasında olduğu söyleniyor. Kürtlerin 1514’te Osmanlı İmparatorluğu ve İran Şahı arasında yapılan Çaldıran Savaşıyla başlayan ve devam eden Osmanlı-İran düşmanlığından yararlanarak Osmanlı-İran sınırındaki tampon bölgede özerkliklerini pekiştirdikleri söyleniyor.

Bu bölgede ve dönemde hüküm süren iki Kürt oluşumu var. Bunlardan ilki Bedirxan Bey önderliğindeki Kürt devleti. 1821’de Botan Emiri olan Bedirxan Bey’in bölgede oldukça önemli bir hakimiyet sağlamış ve modern çağların ilk Kürt devletini ve ulusunu oluşturmuş. Bedirxan Bey Kürdistan’daki Hıristiyanlara (Nasturiler) karşı kıyım gerçekleştirmiş, bunun üzerine İngiltere ve Londra’nın baskısıyla Osmanlı sultanı bu devlete bir sefer düzenlemiş ve bu Kürt devletinin hakimiyetini ortadan kaldırmış.
Bu dönemde Kürdistan bölgesinde bir hakimiyet boşluğu oluşmuş, bu da Şeyh Ubeydullah liderliğine kadar sürmüş. Şemdinli Şeyhi olan Ubeydullah’ın amacı İran ve Osmanlı’daki Kürdistan parçalarını birleştirecek bağımsız bir Kürdistan kurmakmış.

Osmanlı merkezine dönersek, burada Kürt aydınların faaliyetlerinin olduğu söyleniyor. 1889’da kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dört ana kurucusundan ikisi Kürt’müş (İshak Sükuti ve Abdullah Cevdet). Türk ve Kürt ulusçuları 1908 Jön Türk hareketine kadar aynı örgüt içinde çalışmış. Aradaki ayrışmayı 1908 yılındaki sultan yanlısı karşı devrime bazı Kürt beylerinin katılması tetiklemiş. Bunun üzerine Jön Türkler Kürtlere karşı Türkleştime politikaları uygulamaya başlamışlar. İstanbul’da Kürtlerin yayınlamakta olduğu dergileri, gazeteleri yasaklamışlar, faaliyet gösteren Kürt kulüplerini, Kürt okullarını kapatmışlar.

Dönemin ulusçu Kürt akımları üçe ayrılmış: birincisi Türk-Kürt panislamik akımı. Bunun amacı Kuzey Kürdistan’da bir Ermeni devletinin kurulmasını önlemekmiş. Diğer iki akım özerklik yanlısı ve bağımsızlık yanlısı olanlarmış.

Bağımsızlıkçı akımın lideri Bedirxan Bey’in soyundan gelen Emin Ali Bedirxan. Kürt topraklarının bir kısmında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması amacını taşıyor.

Özerlik yanlısı akımın lideri Şeyh Ubeydullah’ın soyundan gelen Senatör Abdülkadir. Kürdistan’ın belirli parçasında bağımsız bir devlet yerine tüm Kürdistan topraklarını içine alacak bir Kürdistan özerk bölgesi kurulması gerektiğini savunuyor. Oluşturulacak özerk Kürt devletinin hükümetine Türklerin de katılmasını istiyor. Eğer Osmanlı Kürtlere saldırması ve bu noktada Avrupalıların da Kürtlere sırt çevirmesi ihtimaline hazırlıklı olmak için Senatör Abdülkadir’in isteklerini özerklikle sınırlı tuttuğu söyleniyor.
Dönemde Osmanlı vezir-i azamı huzurunda yapılan Kürtlerin katıldığı toplantılarda Türk taraf Kürtlerin sultanın otoritesine tabi olması ve parlamentoda temsil edilmeleri kaydıyla Kürdistan’a özerk bir statü verilmesinden yana tavır almışlar ancak sonrasında Senatör Abdülkadir’in özerklik talebi Türk gruplar tarafından büyük tepkiyle karşılanıyor. Bu tepkiye bazı Kürt mebuslar da katılıyor.

Kürtlere karşı tepki uyandıran bir başka konu Paris’te Kürt temsilcisi ile Ermeni temsilcisi arasında imzalanan anlaşma. Bu anlaşmayla Kürtler ve Ermeniler aynı bölgede yaşayıp ortak çıkarlara ve bağımsızlık gibi ortak hedeflere sahip olan gruplar olduklarını kabul edip ve Kürt ve Ermeni sınırlarının belirlenmesi konusunda yapılacak barış anlaşmasına uyacaklarını taahhüt ediyorlar. Bu anlaşma Türk tarafında Kürtlerin Türklere ihaneti olarak görülüyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 11 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr anlaşmasının Kürtlerin özerklik ve bağımsızlık beklentilerine cevap vereceği düşünülüyor ancak bu anlaşma uygulamaya konmuyor.

Kitap, Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Kürt bölgelerinde etkili olan iki liderden bahsediyor. Bunlardan biri Simko adıyla anılan İsmail Ağa. Simko Şikak aşiretinin lideri, Türk-İran sınırı arasındaki alanı fethediyor. Ailesinden İran yönetimi tarafından öldürülenler olduğu için İran’a karşı düşmanlık besliyor. Türklerin de Kürtlerin en büyük düşmanlarından olduğunu düşünüyor ancak Türk yönetiminden silah yardımı aldığı için Türklerle ilişkilerini koparmıyor. 25 Ekim 1922’de Türk-İran anlaşması imzalanınca hem Türkler hem İranlılar tarafından saldırıya uğruyor. Birkaç kez isyan teşebbüsünde bulunuyor ancak İran şahı Rıza Şah tarafından 1930’da öldürülüyor.

1921’de İngiliz hükümeti Emir Faysal’ı Irak’ın başına geçiriyor. Tam olarak Irak’ın egemenliğinde bulunmayan Kürt eyaletleri şaibeli olduğu söylenen bir oylamanın ardından Irak’a katılıyor. Kürt eyaletleri olan Kerkük ve Süleymaniye’de bu konuda oldukça büyük sorunlar çıkıyor. Bu iki eyalet Irak’a katılmayı reddediyor. Buralar Kürtler, Türkler ve Iraklılar arasında anlaşmazlık konusu oluyor. Kerkük’ün hakimiyeti bir süre Kürt lider Şeyh Mahmud’da kalıyor. Şeyh Mahmud kendini “Kürdistan kralı” ilan ediyor. Bu bölgeye Özdemir kod adlı Türk askeri lider de saldırıyor. Sonunda İngiliz hükümeti Irak yönetimi aracılığıyla, Süleymaniye’nin hem Türk egemenliğine geçmesini engellemek hem de Şeyh Mahmud’un burada ayaklanma çıkarmasının önüne geçmek amacıyla Süleymaniye’yi bombalatıp boşaltıyor.

Türkiye Kürdistanına geldiğimizde, kitapta bu bölgenin 1921-1937 yılları arasında sürekli isyan halinde olduğu söyleniyor.

Bölgedeki ilk büyük isyan 1925’te çıkan Şeyh Said isyanı. İsyan, Bingöl’de Genç yakınlarında başlıyor. Şeyh Said oldukça dindar biri, isyan halifeliğin kaldırılmasından sonra çıkıyor, isyanın dini yönünün mü yoksa Kürt milliyetçiliği yönünün mü daha etkili olduğu bilinmiyor. İsyancılar pek çok kenti ele geçiyor, Diyarbakır’a kadar geliyorlar ancak burayı ele geçiremiyorlar. Türk ordusu ile isyancılar arasında şiddetli çarpışmalar oluyor. Türk hükümeti Diyarbakır, Urfa ve Elazığ’da sıkıyönetim ilan ediyor, Ankara ve Diyarbakır’da İstiklal Mahkemeleri kuruluyor. Sonuçta isyan kanlı bir şekilde bastırılıyor, Şayh Said diğer isyancılarla birlikte idam ediliyor. Kitapta Türk yönetiminin bu isyanı ülke içinde muhalefeti bastırmak amacıyla kullandığı söyleniyor, isyan sonrası baskı bütün iç muhalefete yönlendirilmiş, isyanla ilgisi olmayan muhalifler de idam edilmiş. İsyan sonrası bölgeden pek çok Hıristiyan ve Kürt Irak’a iltica etmiş. Kitapta, Türk hükümetinin bölgeyi Kürt gruplardan “temizlemek” amacıyla iltica edenlerin ülkeye geri dönmelerine karşı çıktığı söyleniyor.

Hiç yorum yok: